Türkcell ile yaşadığımız hukuksuzluklar hakkında kamuoyu bilgilendirmesi.

Onur Durmuşoğlu
31 min readSep 28, 2023

Merhaba, ben Healthmonde’nin kurucusu Onur Durmuşoğlu. Son bir senedir Türkcell’in etkin bir şekilde cihazlarıma yapmış olduğu saldırılar ve yapılan hukuksuzlukların kamuoyunun bilinmesini engellemek için açmış olduğu davaların ilki 28/09/2022 tarihinde yapıldı. Dava hakimi, Türkcell’in konuşmamı engellemek için istediği idari tedbir kararını bugün reddetti.

Dava çıkışında ise yine Türkcell’in konuşmalarım nedeni ile yaptığı savcılık şikayeti nedeni ile yeniden tutuklandım ve ifadem alınıp serbest bırakıldım.

1 yıldan beri Türkcell’in SPK kararların göre yapmakta zorunlu olduğu kamuoyu duyurusu hala yapılmadı. Bu sürede Türkcell CEO’su İstifa etti ve yerine Türkcell Yönetim Kurulu başkanı Bülent Aksu yeni CEO oldu. Fakat yeni CEO’da 10 gün sonra şirketin genel müdürlüğünden alındı. Bugün Türkcell’in genel müdürü olmamasına ve onlarca yönetim krizi yaşamasına rağmen kamuoyuna açıklaması gereken bilgileri açıklamamış olması ve gizliyor olmasından dolayı gerçeklerin üstü kapatılmakta.

Bugün (28/09/2022) Tarihli savunmamı ekte kamuoyuna paylaşıyorum. Bu yazıyı olabildiğince paylaşarak ilgili kurumları da etiketleyerek davanın takipçisi olmasını sağlarsanız sevinirim.

Netekim Türkcell, yaptığı zorbalıkları herkesten saklamakla kalmıyor aynı zamanda da Kamu İktisadi Özel Teşebbüsü olması ile resmi kurumlar üzerinde ki gücünü kullanarak her türlü sindirme politikasını sürdürüyor.

Bugün internetim sansürlü ve erişimlerim kısıtlanmaktadır. Bu süreçte Türkcell ile defalarca iletişim kurma çabamızın da sonuçsuz çıktığını her iletişim çabamızın sonunda da şiddeti daha çok artan baskı ve zorbalıklar gördüğümüzü ve sürecin bu noktaya gelmemesi için çektiğimiz her acıya rağmen iletişim çabalarımızın olduğunu da bildirmek istiyorum. Bu durumun bu noktaya gelmesinde hatanın tamamen Türkcell’den kaynaklandığını ve çözüm için sonuna kadar esnek davrandığımızı da bilmenizi isterim.

Süreçle ilgili tüm detayları da buraya eklemeye çalışacağım.

İSTANBUL ANADOLU 11. NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE

Davacı : Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş.

Davalı : Onur Durmuşoğlu TC: 57…….

Adres : Sancaktepe mh.Bağcılar / İSTANBUL

Konu : 2023 / 325 Esas Nolu Davaya ilişkin reddi hakim talebinin kabulu,

davacının işlediği suçlar hakkında kamu davası açılmasına, insan hakları

ihlallerinin ve işkencenin durdurulmasına, savunmamın yapılabilmesi için

gerekli güvenli ortamın sağlanmasına ilişkin talebimdir.

AÇIKLAMALAR:

İfademi yazılı olarak vermek istiyorum. Kesintisiz şekilde dosyaya eklenmesini talep ederim.

Ben 5 Trilyon dolar pazar büyüklüğüne sahip küresel sağlık ekosistemini yıkıcı inovasyonla yeniden tasarlayan Healthmonde adlı girişimin kurucusuyum.

Healthmonde, şeffaf olmayan, büyük sağlık şirketleri ve ilaç şirketlerine hizmet eden statükocu küresel sağlık ekosistemine alternatif olarak, insan merkezli, daha şeffaf, sağlıktaki eşitsizliklerin yarattığı 10 yıl yaşam süresini insanlara geri kazandırmak için küresel bir dijital sağlık ekosistemi kuruyor.

Davacı Türkcell’in hakkımda açmış olduğu Haksız Rekabet davasının içeriğine konu Linkedin üzerinde ki sosyal medya içeriklerini ben yazdım. Her harfine her cümlesine kefilim. Fakat Davacı Türkcell’in dilekçesinde yazdığı “yargı mensubu kişilere ve devlete kendi kişisel husumetini yöneltebilmek için tanınmış ve marka ve kişilikleri kullanarak spekülatif paylaşımlar yapmaktadır. “ iddiası tamamen beni devlet düşmanı olarak damgalamak, beni karalamaya, sindirmeye çalışmak ve delilleri yok etmeye çalışmak amaçlıdır. Davacının üzerime işlemeye çalıştığı Devlet ve Yargı Mensuplarına husumetli damgasını ortadan kaldırmak istiyorum. Zira 1 yıldır ülkemin küresel yatırım şirketlerinin gözünde ki itibarını düzeltmek için açlıkla, işkenceyle, yargısal tacizler ile, polis şiddetiyle, kötü muamele ve iftiralara karşı dik duran ve yaşadığı her şeyi kısaca “bu ülke ensesine vurup inovasyonunu elinden alıp tek bir özür dahi dilemeden gidebileceğiniz bir ülke değildir, özür dileyeceksiniz” tavrındaki ısrarcı tutumu nedeni ile yaşayan birisine yapılabilecek en kötü iftira ve karalama budur. Böyle bir hadsizliğe karşı sessiz kalmak da hiçbir onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının yapabileceği bir şey değildir.

Davacı bu iddiasını hangi delil ile yazmıştır? Dava dilekçesini okuduğumda bu iddiasını ortaya atabileceği tek cümlem şudur:

“Gördüğünüz gibi bu A.adlı kuruluş, logname ve user bölümünde de root kullanıcısının giriş yapmasına izin vermiyor. Kendi bilgisi dahilinde gerçekleşen ve MDM kaydı ile A. c. ile destek veren bu kuruluş MDM bilgilerini bana vermiyor. Bana yani makinenin sahibine. Yani başka kuruluşa ait cihaza yüklenen MDM hakkında bilgi veremiyor. Bunun için savcılığa gitmeliymişim. Ama sizin de bildiğiniz gibi savcı hanım 6 aydır dava açamadı. Şimdi tutup devletin savcısını vatan hainliği ile suçlamayacağım elbette. Demek ki kafası basmıyor. Beceriksiz demek ki.”

Peki ben bu cümleyi kurmadan önce ve davacı hakkında ekran görüntüleri ile paylaşmış olduğum içerikleri paylaşmadan önce ve sonra tam olarak neler yaşıyordum? Davacı Türkcell’in dürüstlük kurallarına aykırı davrandığımı iddia ederek açmış olduğu haksız rekabet davası dilekçesinde yazdıkları eksiktir. Öyle ki Türkcell olayların nasıl oluştuğunu anlatmayı unutmuş.

Hiçbir insan, öylece çıkıp bir kuruma vatan hainidir demez. Davacının dilekçeye hepsini koymadığı sosyal medya içeriklerinin öncesinde yaşanan süreci anlatmamış olması böylesi büyük bir kurumun hukuk bürosunun yapabileceği bir amatörlük değildir. Öyle ki ilgili hukuk bürosunun da en az Türkcell kadar manipülasyon konusunda etkili olduğunu da görüyoruz.

Ne olmuştur? Olaylar ne şekilde gelişmiştir? Linkedin platormunda yaşadığım sansür nedeni ile sadece 4–7 kişinin gördüğü bu içerikleri Türkcell nasıl görmüştür? Gördüğü içeriklerle ilgili Turkcell sosyal medya ekibi ve Murat Erkan hiçbir aksiyon almadan içerikleri ilgili hukuk bürosuna göndermiş ve başta haksız rekabet davası olarak açılan daha sonra da tazminat (haksız rekabet nedeni ile) şeklinde değiştirilen bu dava nasıl böylesine ağır şekilde didik didik incelendiğim bir sürece dönüşmüştür?

Davacı Türkcell, kendisi ile yapmaya çalıştığım iletişim taleplerine hiçbir cevap vermemiş, yazmış olduğum sosyal medya içeriklerine hiçbir yanıt vermemiş, istediğim kişisel verilerimi vermemiş ve linkedin’de paylaştığım birkaç sosyal medya postunu okumuş, ilgili postlardan benim devlete ve yargı birimlerine karşı kendisi üzerinden husumet gösterdiğime karar vermiş, bu konuda bilirkişi, yemin, tanık, ikamesi her türlü yasal delili hazırlamış, vergi dairelerine yazılar göndermiş ve paylaşımların durdurulması ve 100.000 TL tazminatın faizi ile birlikte ödenmesini istemiştir. Mahkemenin özellikle dikkatine sunmak isterim ki bu paylaşımlarla ilgili, kendilerine açmış olduğum şikayetlerle ilgili hiçbir geri dönüş yapmamışlardır.

Dava dosyasında girilen adres, BOSD Yazılım A.Ş.’ye ait yasal adrestir. Dava benim adıma açılmıştır yasal ikametgah adresimi yazmak yerine BOSD Yazılım A.Ş.’nin tebligat adresine tebligat göndermek davanın baştan amacını ortaya koymaktadır. Tebligat ve yasal adresimin, Sancaktepe Mh. .. Bağcılar olarak değiştirilmesini talep ederim. Davacının

dilekçesinde anlatmaktan imtina ettiği olayın giriş ve gelişme kısmını anlatayım. Dünya’da Trilyonlarca dolarlık yatırım gücü kapasitesi ile devasa şirketleri etkisi altına alabilen, A., M., H., U., A. gibi teknoloji şirketlerinin aktif yatırımcıları arasında olan Andreessen Horowitz isimli küresel sermaye şirketi Healthmonde’nin potansiyelini görmüş olacak ki, 1 yıl boyunca yatırım almamızı Türkcell’in de sağladığı inanılmaz lojistik destekler

sayesinde engellemiştir. Sermaye şirketinin alt şirketlerinden birisi olan ve F., T., U., L. gibi şirketlere yaptığı yatırımlarla bilinen Vu Venture Partner isimli risk sermayesi fonunun kurucu partneri B.V. ile aylarca bizi oyalamış, yine içimize danışman olarak soktuğu Alman vatandaşı N.A’in Infınıta fund isimli yatırım fonundan 100.000 $ tutarında ki SAFE sözleşmesi imzalamış. SAFE sözleşmeleri konusunda bilgimizin olmadığını bilerek normal şartlarda 10 gün gibi sürelere sahip olan sözleşmenin ödeme tarihini aylar sonrası için yazmıştır. Bu sözleşmenin yapılmasının asıl nedeni Healthmonde’nin yatırım arayışlarını yavaşlatmak, girişimin geliştirilme süreci, ticari sırları ve business modelinin çıkarılmasını sağlamaktır. Bu süreçte Horowitz, tüm toplantılarımızı, telefonlarımızı gizlice izleyerek ve dinleyerek, e-maillerimizi okuyarak bize dair her şeyi kontrol etmektedir. Bu süreçte finansal olarak tükendiğimiz anlarda tek yapmamız gerekenin biraz sabretmek ve ayakta kalmak olduğunu söylemiş, ilgili sözleşmenin ödemesinin birkaç teknik kuruluş sözleşmesi nedeni ile geciktiğini söylemiş, son ana kadar geleceğini bildiğimiz yatırımı günü geldiğinde ödememiştir. Horowitz’in yaptığı bu engellemeler yüzünden evimden oldum, tüm paramı kaybetttim ve sokağa düştüm. Ne ilginçtir ki, her şeyimizi kaybettiğimiz anda Amazon Clinic ve Quno Suite adı ile iki şirketin lansmanı birkaç hafta ara ile yapılmıştır.

Amazon Clinic tüm özellikleri ile Quno Suite ise web sitesi içeriklerimize kadar her şeyi ile Healthmonde kopyasıdır. Konu ile ilgili B.V.’e yazdım ama haftalarca hiç yanıt alamadım. Bu sırada Quno Medical CEO’su Dr. S.C. ’a yaptıklarının yanlış olduğunu söylüyor, yatırımcıların her söylediğini yaparak insan sağlığını tehlikeye attığını, ürünün çalıntı olduğunu söylediğim e-mailler atıyor, attığım tüm bu e-mailler onlarca defa okunmasına rağmen Sophie’den hiçbir cevap alamıyor bunun yerine ağır dijital saldırılarla cevap alıyorduk. Daha sonrasında topladığım birkaç delili B.’a gönderdiğimizde bizimle 15 dakika içerisinde bir toplantı yapmak istedi. İlgili toplantıda durumu çözebileceğini söyledi. B.’a meselenin para olmadığını ülkemizde yapılan bir inovasyonu ensemize vurarak öylece alıp gidemeyeceklerini, Quno Medical CEO’su Dr. S. hakkımda “paranoyak, deli, yatırım toplamak için ilgi çekmeye çalışıyorlar, iftiralarından dolayı ona en kısa zamanda dava açacağız” gibi sözleri için özür dilemesini istediğimi söyledim. Toplantı sonrasında Skype adlı mesajlaşma uygulamasından devam eden konuşma olumsuz sonuçlandı. Çünkü para istemek yerine itibarımızı iade etmelerini, ülkemize karşı saygı duymalarını söyledim. B. ile olan görüşmenin olumsuz sonuçlanması sonrasında yaşananların yanlış olduğunu, sağlığın beyaz bayraklı olması gerektiği konusunda içerikler yayınlıyordum. Yaşadıklarımız konusunda insanlardan yardım istiyor, girişimcilik ekosisteminin tüm paydaşlarından yardım istiyordum. Birkaç melek yatırımcı yaşananlardan sonra bana “yenilgiyi kabul et” “boşver gençsin yenisini yaparsın” “sen onlarla uğraşamazsın yaşananları unut” “katledilmediğin için şükretmelisin” gibi sözler söylemesi beni derinden yaralıyordu.Bu yüzden arkasında petrol zenginlerinin hüküm sürdüğü küresel sermaye şirketine ve yatırımcılarına karşı bir yazı kaleme aldım. Kimilerine göre bu yazı bir intihar yazısıdır. Kimilerine göre de deliliktir. Ben ise yeni dünyanın başta sağlık olmak üzere her alanında oluşturulan iktisadi teşebbüslerin sosyal etkiyi gözetmelerinim bir zorunluluk olduğunu, maksimum kar diyerek dünyayı yok etmenin artık kabul edilebilir olmadığını bastırdığım bir meydan okuma olarak görüyorum. Telefonda konuştuğum girişimcilik gazeteleri yaşanan bu talihsiz olayı yayımlama kararı almışken bir anda yayınlamaktan vazgeçiyor, telefonla neden yayınlamadığını öğrenmek istediğimde ise benim bir vatan haini

olduğumu söyleyerek telefonu kapatıyorlardı. 30.000 kişiye kadar erişim alan linkedin hesabımda paylaştığım içeriklere kimse etkileşim göstermiyor, yaşananlar konusunda hiç kimse hiçbir tepki vermiyordu. Daha sonra incelemelerimde anladım ki, linkedin hesabımda

yayınlamış olduğum içerikler sadece en fazla 11 erişim alıyor ve sosyal medya da yazdıklarım sansürleniyor. Attığım e-maillerin ilgili taraflara ulaşıp ulaşmadığı konusunda emin değilim. Bir yandan benim ve ekibimin emeğinin büyük şirketler tarafından kopyalanmasının şokunu yaşadım, bir yandan ABD / Delaware de en iyi 10 sağlık girişimi arasında bulunan Healthmonde’nin aylardır yatırımcılarının engellendiğinin şokunu yaşadım, bir yandan ilgili küresel sermaye şirketine yalakalık yaparak milyonlarca dolar yatırım almak yerine, ülkemin itibarını düşündüğüm için yalnız kalmamın şokunu yaşadım, diğer yandan da

girişimcilik ekosistemi içerisinde mesaj attığım hiç kimsenin bana cevap bile vermiyor olmasının şokunu yaşadım. Tüm bunları yaşarken, evimden tahliye edilmiştim ve annemin evinde ki küçük bir odaya ev eşyalarımla birlikte yerlemiş ve tükenmiş halde dünyada ki herkesin sağlığı ve ülkemin itibarının yerlerde sürünmemesi için dik durmaya çalışıyordum.

Türkcell son 1 yıllık süreçte şirketimin yatırım toplama sürecinde 3 ay hatlarımı kapalı tutmuş, Türkcell’e telefonlarımın kapalı tutulmasının kurumsal müşteri temsilcisinin hatası olduğunu söylemiş ve açmalarını istemiştim tam 3 ay sonra telefonumu hatalı olduklarını kabul ederek açtılar. İlgili hattın açılma tarihlerinin de fon toplama sürecinin bitmesine geldiğini söylemeden edeyeceğim.

….

Daha sonra öğrendim ki 3 ay boyunca hesabıma bir kredi yansıtılmamış, bu süreçte yaşadıklarımdan sorumlu olduğunu düşündüğüm iş bankasından birileri tarafından faturalarımın ödendiğini Türkcell çağrı merkezinden öğrendim. Bu faturayı kimin ödediğini hala hiçbir yerden öğrenemiyorum. Ama telefon isim soyisim gibi kişisel verilerimi açıkça ihlal etmiş Türkcell bu şikayetimle ilgili de kvkk kurumuna hala verilerimin ihlal edildiğine dair bir bildirim yapmamıştır. 20 Aralık günü Türkcell’e kişisel verilerimi ne şekilde kullandıklarına dair talep maili attım. İşe bakın ki 23 Aralık 2022’de Türkcell bu davayı açan Av. M. A.

K.’a şirketin leh ve aleyhine açılacak dava ve icra takiplerinden dolayı vekaletname veriyor. 29 Aralık 2022’de cep telefonu ve bilgisayarlarımın sürekli saldırıya uğradığı, telefonumun yasadışı şekilde dinlendiğini söyleyerek savcılığa suç duyurusunda bulundum.

Nöbetçi savcıdan can güvenliğimin olmadığını, bilgisayar ve telefonuma yapılan saldırıların durdurulmasını istedim.

Nöbetçi savcı Vatan Emniyet Müdürlü Siber Suçlar Kolluk Kuvvetlerine İVEDİ başlığı ile yaşananların acil somutlaştırılması için emir yazısı yazmış, eğer aksilik olursa ilgili polis ekiplerinin kendisini aramasını söylemişti. Elimde ki savcılık emri ile siber suçlar kolluk kuvvetlerine gittim. İlginç şekilde ben gitmeden birileri Emniyete haber uçurmuş olacak ki, siber suçlar kolluk birimlerine emri verip bana yardım etmeleri için saatlerce dil döktüm. İşleri

olduğu gerekçesi ile bakamayacaklarını söylediler, bana bu konu ile ilgili bir yazı vermelerini istediğimde ise “işleri daha çok zorlaştırmamam gerektiğini” söylenerek eve gönderildim.

Sonra ki günler beni arayarak bilgisayarımın Hard Disk’ini istediler, ne hikmetse bu telefon konuşmasından sonra gittiğim Siber Suçlar kolluk birimleri kimsenin harddisk istemediğini söyleyerek beni yine geri göndermişti. İlginç bir şekilde sanki görünmez bir el sürecin ilerlememesi için elinden geleni yapıyordu. Bu sırada ben, instagram linkedin twitter gibi sosyal medya mecralarında ki “cookies” “çerezlerle” oynanarak sürekli manipüle ediliyor, Andreessen Horowitz’in yatırımları arasında bulunan A. cihazımın sürekli kilitlenmesi ile uğraşıyor, hesaplarımı kullanırken karanlık bir psikolojik saldırı çeşidi olan “ghaslighting” denilen bir yöntemle psikolojik olarak yıpratılıyor, çeşitli kurum ve şirketlere karşı kışkırtılıyordum.

Savcılığa yaşadığım bu ağır saldırılar nedeni ile gidiyor, savcı beni kapıdan içeriye dahi almıyor ve azarlar bir üslupla neden geldiğimi soruyordu. Siber suçlara gidiyor, siber suçlarda ki polis memurunun yeni gelen savcının emir yazmadığını, emir yazdığında ancak inceleme yapabileceklerini söylüyorlardı. Savcılığın ve polisin ilgilenmediği süreçte yaşadığım ağır süreçten çıkabilmek için kendim delil toplamaya başladım. Telefonumda ki dinlemeleri çıkardım, saldırı yapılan ip adreslerini inceledim. Bu süreçte gelen saldırıların mevcut sabit ADSL hattından değil, cep telefonumun interneti üzerinden geldiğini anladım. Bu sırada ele geçirilen hesaplarımın iki faktörlü kimlik doğrulamasına gelen SMS’lerin başka

numaralara yönlendirildiğini gördüm. Sadece benim değil, ailemin ve arkadaşlarımın dahi telefonlarına girildiğini gördüm. Yine Türkcell çağrı merkezini aradım ve 16–20 Şubat arasında yaptığım internet ve telefon etkinliğime dair log kayıtlarını istedim. Çağrı merkezi çalışanı bu tarihlerde telefonumu hiç kullanmadığımı söylüyordu. Whatsapp, telefon, sms, internet hiçbir şekilde bir kullanımım olmamış. O tarihlerde Ak Parti çağrı merkezini, bilişim teknolojileri kurumunu aramıştım, insanlarla whatsapp’dan görüşmüştüm, sms almıştım sms göndermiştim. Bunlarla ilgili çağrı merkezine bıraktığım onlarca şikayet var. Türkcell Marmara Bölge müdürünü aradım ve kendisine Murat Erkan’ın yaşanan bu ağır işkence ve eziyetin yanında değil karşısında olması gerektiğini, isimlerinin AlmanCELL değil Türkcell olduğunu, en azından arkamızda duramıyorlarsa dahi karşımızda olmamaları gerektiğini söyledim.

Ama Turkcell’i bu konuşmalarda durdurmadı. Gittiğim her yeri izliyor, konuştuğum her insanı dinliyor, aldığım her bilgisayarın kullanılamaz duruma getirilmesi için internet altyapısını kullanıyordu. Türkcell Marmara bölge müdürüne de whatsapp üzerinden şikayetlerimi iletiyor, şikayetlerime karşı çağrı merkezinin hala bir çözüm üretmediğini söylüyor ve incelenmesini istiyordum. Bu konuşmalardan birinde Marmara bölge müdürü Barış bey “dosthane bir şekilde söylüyorum Onur bey savcılığa başvurun” diyordu.

Daha öncede yazmış olduğum gibi savcılığa başvurmuş, savcının odasına yaşadığım işkence ve eziyetin dayanılmaz boyutlarda olduğunu defalarca söylemek için gittim. Savcı hanım bakıyoruz dedi.

Bu verilerin silinmesi konusu ile ilgili “Murat Erkan, yarın mahkemede senden kullanım verilerimi isteğimde “bu veriler yokmuş, aa silinmiş deme” şeklinde yazdığım içeriği Turkcell dava dilekçesine eklememiştir. Aralık 2022’den bu yana görüştüğüm bütün avukatlar bir anda verdiği randevuyu iptal ediyor, iptal etmeyenler anlaşmak üzereyken bir anda telefonlarına cevap vermiyor ve ben aylardır tek bir avukat dahi bulamıyorum. Bulduğum avukatlar bir süre geçtikten sonra ya cevap vermiyorlar ya da bir şekilde avukatlığımı yapmaktan vazgeçiyorlar.

Telefonumda ki sanal numaların resmini Türkcell Marmara bölge müdürü Barış beye attığımda kendisi whatsapp’dan beni engelledi. Bu süreçte Turkcell kendilerini defalarca uyarmama rağmen saldırılarına devam etti, öyle ki artık çağrı merkezini aradım, çağrı merkezi çalışanına işkence ve eziyete maruz kaldığımı Turkcell’in suç işlediğini, Türk ceza kanununun 278. Maddesinde suçu bildirmemenin cezası olduğunu hatırlatarak Türkcell’in bütün yönetim kurulu üyelerinin bu ihbarı dinlemesini istediğimi ve bu konuda önlem almazlarsa şirketin CEO’su Murat Erkan kadar suç işlemiş olacaklarını kendilerine ilettim.

Bunlar olurken, ABD’de ki şirketim Healthmonde elimden alınmış, BOSD YAZILIM A.Ş’nin giderlerini ödemeyi bırakın temel giderlerimi bile karşılayamayacak duruma getirilmiş, attığım her adımın Turkcell tarafından takip edildiği, ellerinde kamera kayıtlarının olduğu şantaj tehditleri, ölüm tehditleri aldım. Her gün daha fazla artan bu baskı şantaj ve işkence yaşanırken Annem Y.Ç.’a ait +90 0539 222 2… nolu GSM hattına 147….2 TC kimlik numarası ile D.A.adında bir kullanıcı eklendiğini gördüm, davacı Türkcell çağrı merkezine bunun ne olduğunu sordum “tam kullanıcı olarak eklenmemiş” gibi saçma bir cevap aldım.

Polis ve savcılık bu konuda beklediği için kendi araştırmaları ile ilgili kişinin Türkcell Dijital İş Servisleri Genel Müdürü G. A.ı’nın bir yakını olduğunu öğrendim. Çağrı merkezi, Türkcell genel merkezi, Murat Erkan, Marmara bölge müdürü barış bana hiçbir şekilde cevap vermediği için ben de G. A.’a linkedin üzerinden mesaj gönderdim. Gürkan Arpacı’da bana cevap vermedi. Turkcell ile ilgili delilleri siber suçlar kolluk kuvvetlerine götürmek istediğimde GBT aramam olduğu gerekçesi ile tutuklandım. İlgili GBT aramam “3 yıldır ilişki yaşadığı kız arkadaşını dövdüğü ve bu durumdan dolayı uzaklaştırma kararına uymayan bir adama bir daha kadına el kaldırırsa ona yapacağım fiziksel bir takım aktiviteler” nedeniyledir. Yaşanan bu yazışma ile ilgili kişi daha önce savcılığa şikayetçi olmuş, savcılık ilgili şikayete takipsizlik vermiş, takipsizlik verilen şikayet ne şekilde olduğunu bilmediğim biçimde “şantaj” suçlaması ile tekrar açılmıştır.

Delilleri teslim etmek istediğim ilk gün 13/05/2023'de GBT aramam olduğu gerekçesi ile Vatan Emniyet müdürlüğü girişinde tutuklandım. Tutuklama saatim değiştirildi, sağlık muayenesine götürüldüm, sonrasında karakolda bekletildim ve akşam 17:30’da serbest bırakıldım. Nöbetçi savcılık 6 gün taahhüt verdiği için GBT düşüm kağıdı ile serbest bırakıldım.

Delilleri teslim etmek istediğim ikinci gün 14/05/2023'de GBT aramam olduğu gerekçesi Vatan Emniyet müdürlüğü girişinde bir gün önce beni tutuklayan aynı polisler tarafından tutuklandım. GBT düşüm kağıdımı gösterdim. Dün beni tutuklayan aynı polisler GBT düşüm kağıdının güvenilir olmadığı gerekçesi ile ilgili kağıdı güvenilir bulmadıklarını söyleyerek yeniden tutuklandım. Bir gün önce götürüldüğüm Fatih’in iç kesimlerinde bulunan

küçük karakola yeniden götürüldüm. 17:30 gibi yeniden serbest bırakıldım. Tutuklanma nedenime dair bir kağıt istemiş olmama rağmen kağıt verilmedi.

Delilleri teslim etmek istediğim üçüncü gün 15/05/2023'de GBT’nin düşmesi için Bakırköy adliyesine ifade vermeye gittim, kimliğimi unuttuğum için ifadem alınmadı. Adliye çıkışında GBT sorgusu yapan polis memurlarına gittim, kimliğimi evde unuttuğumu GBT sorgumu yapıp tutuklamamı yaparak adliyeye sevketmelerini istedim. GBT sorgumu yapan polis memuru, beni istese de tutuklayamayacağını, 2 gün önce savcılık tarafından 6 gün süre verildiğini söyledi. Bu duruma sevinerek hemen eve gidip Turkcell ile ilgili delillerimi ve kimliğimi alıp Vatan Emniyet Müdürlüğüne gittim. Adliye çıkışında telefon üzerinden yapılan 6 günlük savcılık taahhüdü görünürken, VATAN İL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ BİNASI GİRİŞİ’nde ki bilgisayarda ne ilginçtir ki görünmedi, 2 gündür beni tutuklayan aynı polis memurları tarafından aynı şekilde yeniden tutuklandım. Bu durum artık kanıksandığı için girişte polislere “ne dersiniz bu sefer delilleri içeriye verebilecek miyim?” gibi espriler yapıyordum. Beni Fatih’in iç kesimlerinde ki karakola götürmek için gelen polis ekipleri sanırım her zamankinden biraz erken geldikleri için Aksaray’da biraz şehir turu yaptıktan sonra sağlık muayenesine götürüldüm. Ardından aynı polis karakoluna götürüldüm. Bu sırada evde yaşadıklarım, aldığım şantaj ve tehditler nedeni ile Ailem korkuyordu, tutuklamalar olmaya başladığında çok daha fazla korktukları için başta Annemi arıyor ve merak etmemesini söylüyordum. Tutuklandığım son gün ne yazık ki şarjım bitmiş ya da bitmek üzereydi, karakolu artık tanıdığım için karakolun girişinde bulunan kapısı olmayan bir odada iphone şarjı olduğunu biliyordum. Nezarete girmeden odada ki polisten iphone şarjını istedim. Üst rütbeli bu polis “bana bak 3 gündür buraya geliyorsun bir de iphone şarjı istiyorsun” gibi tersleyici dangıl dungul bir konuşma yapınca artık nezaketimi kaybettim ve polisle tartışmaya başladım. O dakikaya kadar Vatan Emniyet müdürlüğünde beni alıkoyan polis memurlarına “Kuş Ölür Sen uçuşu hatırla” şiir kitabı armağan etmiş, soda ısmarlamış ve hiç kimseye zorluk çıkarmamıştım.

Ama o dakika, küresel bir şirketin gözünde yerlerde sürünen ülkemin itibarını savunduğum için, haksızlığa karşı çıktığım için, teklif edilen rüşveti elimin tersi ile itmiş, özür dileyin başka bir şey istemiyorum dediğim için, örnek bir vatandaş olduğum için, ülkemin itibarını gururunu şerefini ve haysiyetini satmadığım için, satanın nasıl sattığını nasıl hepimizin hayatını umarsızca izlediğini, nasıl iktisadi bağımsızlığımızı tehdit ettiğinin delillerini kolluk kuvvetlerine vermeye mücadele ettiğim için yine bir devlet memurunun azarlamasına ve kötü muamelesine maruz kalıyordum. İlgili tartışma beni iterek nezarethaneye götürmeleri ve kapıyı kapatıp fiziksel şiddet uygulamaları ile son buldu. Hastaneye sevkimi istedim. İlgili polislerin hiç birinin umrunda olmadı. Bu sürede Polislere söylediğim tek bir şey vardı. Beni Karakola getiren polislerden birisi genç diğeri ise yaşlıydı. Yaşlı olan ne yaptığının gayet farkındaydı. Genç olan tüm belgeleri imzalıyordu ve ne yaptığının pek farkında değildi. Devlete ve yargı mensuplarına kişisel husumet beslediğimi iddia edenler o güne ait karakol görüntü kayıtlarını incelediklerinde göreceklerdir. “Gencecik çocuğun başını yakıyorsunuz! Bu çocuğun sicilini yakıyorsunuz” diye bağırıyordum. Yaşlı olandan şikayetçi olmak istedim ama başka karakoldan şikayet et şekilde denilerek dışarı atıldım. Tabii ki 17:30'dan sonra.

İlgili polis merkezi caddeye uzak olduğu için ağrı içinde yürümek zorunda kaldım ve bir daha siber suçlar kolluk kuvvetlerine gitmedim. Bunun yerine savcılığa gittim. Ama savcılığın kapısı her gittiğimde yüzüme kapandı.

T.G Vakfını aradım ve adreslerine gittim, E. T.’yi aradım, Mazlumder ve İnsan Hakları Derneği’ni aradım ve adreslerine gidip yardım istedim. Barolar birliğini arayıp yardım istedim, S. B.’ın Şirketi B.r’ın web sitesi üzerinden kendilerinden yardım istedim şirketi arayıp yazdıklarımın gidip gitmediği konusunda bilgi istedim ve mesajımı aldıklarını bildirdiler. Uluslarası Af Örgütü’nü aradım ve durumu anlattım.

Twitter hesabımdan @SiberayEGM @tcbestepe @tcsavunma @savunmasanayii @barolar @TGS_org_tr @aksam @sabah @interpoldaire gibi bir çok twitter hesabını etiketleyerek durumu sorgulamaları için etiketler açtım. Ve daha bir çok yeri aradım. Hiçbir yerden tek bir cevap alamadım, bilgisayarlarım ve telefonlarım sürekli engellendi, e-mail hesaplarım ve bütün şifrelerim çalışmaz duruma getirildi ve tüm bu süreçlerde sürekli manipüle edildim, sürekli ağır bir dijital ghaslighting görüyordum.

Mahkemeniz bilmelidir ki, ilgili içeriklerim linked-in tarafından sansürleniyor ve DNS IP adresleri üzerinden tüm veri trafiğim denetleniyor. Yani Turkcell’in kendisine iftira atmış olduğumu söylediği içerikler toplamda 4–7 kişiye gidiyor. Türkcell’in vermiş olduğu hizmetlere özellikle deprem zamanında kaç eleştiri sınırını aşan içerik vardır? Türkcell’in bu eleştirileri cevaplamak ve ölçmek için kullanmış olduğu yazılımlar var. Bu konuda ki raporları çıkarsın bu eleştirilerden kaç tanesine dava açtığını, kaç tanesine cevap vermediğini de

yazsın. İçeriklerimi Turkcell’i etiketleyerek yazıyorum, herhangi bir şikayete sosyal medya üzerinden hızlıca cevap veren Turkcell neden kendisini etiketlediğim hiçbir sosyal medya şikayetime cevap vermemiştir? Neden açmış olduğum şikayetlerin hiç birisine tek bir cevap dahi vermemiştir?

Davacı Türkcell’in açmış olduğu davaya cevap yazabilmek ve kendimi savunabilmek için aylardır bilgisayar bulamıyorum, aylardır avukat bulamıyorum ele geçirilen bilgisayarı 1 ay içerisinde yarı fiyatına satıyor ve yeni bir bilgisayarla delil elde etmeye çalışıyorum. Bu sırada araştırma yaptığım ip adreslerinin konumlarına baktığımda ise Eyüp Mezarlığı, Pendik

Mezarlığı, Şişli Rum Mezarlığı konumları gösterilerek ölümle tehdit ediliyorum. Davacının bir an önce paylaşımlarımın durdurulmasını istediği L. adlı sosyal medya platformunda sansüre maruz kalırken son 3 aydır linkedin hesabım “beni korumak için proaktif eylemler alındığı” gerekçesiyle kapalı tutuluyor. Açtığım 2 hesap daha aynı gerekçe ile kapalı tutuluyor. Twitter sosyal medya hesabım ele geçirildi. Yeni açtığım hesabın erişimleri ACL denilen bir yöntemle kısıtlanıyor. A. isimli şirket, telefonuma MDM adı verilen ve şirketlerin çalışan bilgisayarlarını uzaktan izlemeye ve kilitlemeye yarayan bir araçla aylardır kilitli tutuyor.

G. ele geçirilen alan adlarımızın korunmasını önceden istememize rağmen yaşanan saldırılar sonrası kaybettiğimiz alan adlarımız ve mail adresimizi bize vermiyor. Onur Durmuşoğlu ismini “unutulma hakkı” kullanılarak internetten siliyor.

Healthmonde inc. şirketi gasp edilmiş ve çalınmış.

BOSD Yazılım A.Ş. şirketim müşterilerini kaybetmiş, iş yapamaz duruma getirilmiş durumda

aylardır kapılarında dolaştığım devlet, devletin ve milletin itibarını korumak için 1 yıldır yaşadığım işkenceyi sosyal medyada fotoğrafları ile paylaştığım için yargı mensubu kişilere ve devlete kendi kişisel husumetini yöneltebilmek için tanınmış ve marka ve kişilikleri kullanarak spekülatif paylaşımlar yapmak suçlaması ile beni ve şirketimi sindirmeye çalışan şer yuvası Türkcell’in beni adaletin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin önünde de itibarsızlaştırmaya çalışmasını hayretle izliyorum.

Fikir ve ifade özgürlüğüm elimden alınmış, mülkiyet hakkıma sahip çıkılamamış, yetmemiş bugün bile devam eden dijital işkenceler sürerken, mezarlık konumları ile ölümle tehdit edilirken, Türkcell’in aynı yüzsüzlükle tek bir sosyal medya içeriğini kullanıp yargı mensubu kişilere ve devlete kendi kişisel husumetini yöneltebilmek için tanınmış ve marka ve kişilikleri

kullanarak spekülatif paylaşımlar yaptığımı söylerek 100.000 TL manevi tazminat istemesi, benim midemi bulandırıyor. Benim Andreessen Horowitz tarafından kontrol edilen birçok şirkete karşı direnişim mevcuttur, fakat bu şirketler, en azından kendilerine Türkcell’den çok daha ağır şeyler söylememe rağmen yaşananlar nedeniyle üzüntüsünü bir şekilde belli ediyorlar. En azından yaptıklarıma müsamaha gösteriyor, yaşananlardan mahcubiyet duyuyorlar. Davacı Turkcell adeta bu şirketin uşaklığını yapmakta, en başından bu yana yaptığı ağır işkence ve eziyetlerin üstünün kapatılması için kuduz bir köpek gibi saldırmaktadır. Hakimlik makamının da bu konuyu tüm açıklığı ile gördüğünü düşünüyorum.

Davacı unutmamalıdır ki tarih tekerrürden ibarettir ve gerçekler her zaman ortaya çıkmıştır. Davacının devlete karşı husumet beslediğim şeklinde ki hadsizlik sınırlarını aşan beyanları tekerrürlerle dolu tarihimizde ilk defa olmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde her 50 yılda bir ülkesine ve milletine bağlı, ülkesi için kendi canını hiçe sayarak kendisini ülkesinin bağımsızlığına adamış kimselere aynı şekilde saldırılmıştır. Yapılmak istenen aynıdır, suçlamaların şekli de şaşırtıcı şekilde aynıdır. Türkiye kurtuluş savaşını yapmak için Samsun’a çıkan kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e İstanbul örfi idaresince ve mahkemelerince idam cezası verilmiş, yine 1968’de bağımsızlık çığlığı atan öğrenci hareketlerinin liderleri idam edilmiştir. Aynı zihniyet o gün de bu hareketi başlatanları

devlete karşı kişisel husumet beslediğini söyleyerek yargılamıştır. 50 Yıl önce bu suçlamalara karşı verilen cevabı bugün de Türkcell’e vermek tarihin nasıl tekerrür ettiğini herkesin daha net görmesini sağlayacaktır.

“İddianame kelle istemek için hazırlanmıştır. Yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir. Yalnız, biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen Türk halkına ve Devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız. İddia makamı bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin hukukuna karşı, reformlarına karşıdır. Biz stratejik olarak düşüncelerimizi hiçbir zaman saklamayız. Hangi şartlar altında olursak olalım bunu açıkça söyleriz. Düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz.

Bizi, bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden, hepiniz dahil sizlersiniz!

Türkiyenin bağımsızlığından başka bir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk. Varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik. Bunun aksini iddia edenler vatan hainidir! Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün. Ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün.

Davacı Türkcell 50 yılda bir yapılan aynı ucuz numaralar ve suçlamalarla bugün gerçeklerin üstünü örtmeye çalışmaktadır. Bugün kimin Türkiye Cumhuriyeti kurumlarına, şerefine ve haysiyetine karşı husumetli olduğu ortadadır.

Benim ve şirketimin tek bir derdi vardır. Vahşi kapitalizmin elinden küresel sağlık ekosistemini kurtarmak ve onu dünyada ki tüm insanlar için daha erişilebilir, insan merkezli, şeffaf ve 10 kat daha düşük maliyetle insanların hizmetine sunabilmektir. Bu süreçte tedaviye parasızlık nedeni ile erişemeyen insanlar içinde çözümler yaratmaktır. SMA Hastası çocuklarımız da birinci sırada yer almaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti ve devletinde yetişen her çiçek, her ağaç, her iktisadi işletme, her girişim ve inovasyon, her devlet kurumu atalarımızın kurtuluş mücadelesinde oluk oluk akan kanı ile güvence altına alınmıştır. Bu topraklarda yetişen her bir sanatçının, bilim insanının, iktisadi işletmenin iradesini ve şerefini satın almak isteyenler bilmelidir ki kanla alınan ancak

kanla verilir.

Netekim dünyanın en büyük küresel sermaye şirketlerinden birisine karşı herkesin “katledilirsin” “delilik bu” demesine rağmen kalktım tüm canımı ortaya koydum. İtiraf etmeliyim ki, bu talebime karşı en büyük saldırıyı Horowitz’den beklerken, Türkcell’den çok daha fazlasını en ağır şekilde gördüm.

Burada, bu kadar hainliğin karşısında yaptıklarım ve söylediklerim nedeni ile Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefli makamlarının beni yaptıklarımdan dolayı yargılamasını kesin olarak reddediyorum! Yaptıklarımdan gurur duyuyorum, ülkesini seven her bir yurttaşın da benim yerimde olsaydı aynı şeyi yapacağına şüphe duymuyorum. Adaletimizin ve hakimlik makamının günün sonunda utanacağı kararlar vermesi için, milyarlarca dolarlık zararın

faturasını ağır hakim kusuru ile devletin ve milletin sırtına yüklemek için elinden geleni yapanlara izin vermeyeceğim!

Benim Annem namusu ile çalışarak bu ülke için 2 evlat yetiştirdi. Şimdi o evlatlarından birisi hakkını savunmak zorunda kaldığı için 60 yaşında kadın koltuk değneği ile yaralı bacağı ile çalışmak zorunda kalıyor. Bunu bilenler de bunu gördükleri halde benim spekülasyon yaptığımı söylüyor. Bunun hesabını sormazsam namerdim! Bunun hesabını sormazsanız namertsiniz!

Türkcell yönetim kurulu, politika ilke kurallarına aykırı davranışların bildirilmesi için gerekli iletişim kanalları üzerinden bildirimde bulunan kişilerin gizliliğini ve güvenliği sağlamaya yönelik tedbirleri almak suretiyle, ulaşan şikayet, ihbar ve iddialar hakkında gereken inceleme ve soruşturmaların yapılmasını ve yasal düzenlemelere, prosedür ve politikalara uygunluğunu sağlamak amacıyla denetimlerin yapılmasını ve düzeltici tedbirlerin alınmasını sağladığını iddia etmektedir.

Türkcell, sosyal medyada ekran görüntüleri ile paylaştığım içeriklerle ilgili bana yargı mensubu kişilere ve devlete kendi kişisel husumetini yöneltebilmek için tanınmış ve marka ve kişilikleri kullanarak spekülatif paylaşımlar yaptığım sonucuna varmadan önce şirketin İş Etiği kurallarının işletilmesi prosedürü “TODİEK” prosedürlerini, ABD Yurtdışı Yolsuzluk Faaliyetleri Kanunu “FCPA” prosedürü ve 2007 yılında imzalayarak taraf olduğu BM Küresel İlkeler sözleşmesinde ki prosedürlerini uygulamışmıdır? Bu süreçte sermaye piyasaları kurulu kararlarına uygun hareket etmiş midir? İlgili iddialarıma dair hangi inceleme, soruşturma ve denetlemelerde bulunmuştur? İlgili soruşturmayı yaparken benimle iletişime geçmiş midir?

Devlete ve yargı mensubu kişilere karşı husumetle yazdığım kanaatine kimler karar vermiştir? Bu denetlemelerle ilgili sorumlu olan Riskleri erken hesaplama komitesi YK üyesi neden istifa etmiştir?

Türkcell ilgili değerleri içerisinde açık iletişime inandığını her düzeyde samimi ve dürüst ilişkiler kurduğunu söylemektedir. Söz konusu iddialara karşı dava açmadan önce benimle açık iletişimde bulunmuş mudur? İddialarıma, çağrı merkezinde açmış olduğum şikayetlere, taciz edecek sıklıkta attığımı söylediği e-mail ve linkedin mesajlarımın herhangi birine cevap vermiş midir? Vermemişse neden vermemiştir?

Türkcell, içeriklerimin ekran görüntülerini alırken işkence ve eziyete maruz kaldığımı bildirdiğim içerikleri de muhakkak görmüştür, aynı şekilde bu cevap dilekçesinde de daha önce bildirdiğim gibi çağrı merkezine işkence ve eziyete maruz kaldığım ve yönetim kurulu üyelerine de bildirilmesini istediğim ihbar niteliğini taşıyan ve TCK. Md. 278 Suçu bildirmeme kanunu hatırlatmış olduğum şikayetim ile ilgili gerekli kamu kuruluşlarına durumu ihbar etmiş midir? İlgili şikayetim ile ilgili bir iç soruşturma başlatmış mıdır?

Türkcell’in 10 Mayıs 2023 tarihinde yazmış olduğu hadsizlik sınırlarını aşan dilekçesinden bu yana Türkcell’de neler olduğunu mahkemeye açıklayayım,

7 Temmuz Yönetim kurulu üyesi ve Riskin Erken Saptanması komitesi üyesi T. Y. yönetim kurulu üyeliğinden istifa ediyor.

1 Ağustos tarihinde Türkcell 13 Eylül günü olağan genel kurul toplantısı kararı ve davet duyurusu yayınlıyor.

31 Ağustos Türkcell Yatırımcı ilişkileri & Kurumsal Finansman direktörü A. S. Y. istifa etti.

11 Eylülde Türkcell Genel Müdürü Murat Erkan şirketinin genel kurul toplantısından 2 gün önce aniden görevinden istifa ediyor.

Genel Kurul toplantısında hiç kimse bu insanların neden istifa ettiğini sormadı. İstifa konusunda hiç kimse bir açıklama yapmadı. Tek bir sosyal medya içeriğimden benim devlete ve yargı mensubu insanlara kişisel husumet beslediğim hadsizliğini iddia eden davacı tarafın aynı hayal gücünü kullanarak bugün de bu istifaları değerlendirmesini ben çok isterim.

Mahkeme bilmelidir ki bugün hadsizlikte sınırları aşan davacı Türkcell’de dahil olmak üzere ülkemizde ki birçok şirketin yöneticisi ağır gizlilik sözleşmelerinin altında ezilerek, şeref gurur ve haysiyetlerini savunabilmek refleksinden dahi aciz duruma düşürülmüştür. Öyle ki görüşmeye çalıştığım bütün kurumların tek bir cümle dahi kuramıyor olması, bu şirketlerin kendi vermiş olduğu randevulardan dahi kaçması ve yaşanan durumlara karşı yönettikleri şirketleri savunamıyor olmaları bunun açıkça göstergesidir. Ülkemde ki hiçbir yöneticinin kendi evladına böyle davranmak zorunda kalmasının başka bir açıklaması olamaz. Ben bu

insanların bu kadar kötü olabileceğini düşünmüyorum.

Dün dünya ekonomi forumunda güce “one minute” çeken bir ülkeden, yaratıcılık ve inovasyonu dünya standartlarında gerçekleştirme potansiyeline sahip olduğunu çeşitli yerlerde ispatlamış bir girişime karşı yapılan saldırıya karşı yargı mensupları ve kolluk kuvvetlerinin görevini yapması engellenmiş, kurumlarımızın yöneticileri korkaklaştırılmış, devletimiz en temel hak ve özgürlüklere dahi sahip çıkmayı bırakın 1 senedir işkence ve eziyetle yola getirilmeye çalışan tek suçu iyi bir iş yapmak ve tek gayesi ülkesini gururlandırmak olan 33 yaşında bir evladını bugün burada kendisine ve yargı mensuplarına kişisel husumet beslemek gibi çirkin ve itibar zedeleyici iftira ile olabilecek en kötü şekilde yargılamaktadır.

Davacı şirketin yönetim kurulunun ve yeni genel müdürün, şirketin avukatlarının anayasamızı okumasını kendilerine şiddetle tavsiye ederim. Gayet açık ve akıcı bir üsluba sahip, sıkılmadan herkesin rahatça anlayabileceği sadelikte yazılmıştır.

Anayasamızın 48. maddesi herkesin dilediği alanda çalışma hürriyetine sahip olduğunu ve özel teşebbüsler kurma temel hakkının varlığını güvence altına almıştır.

Anayasamızın 35. maddesi herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olma hakkını güvenceye almıştır. Mülkiyet hakkının korunması aynı zamanda ülkemizin iktisadi bağımsızlığının da korunması anlamına gelir. Hepimizin de bildiği gibi mülkiyet adaletimizin temelini oluşturur. İçinde yaşıyor olduğumuz bilgi çağında Türkiye Cumhuriyetini ilelebet payidar kılacak olan iktisadi huduttur. Hudut namustur, şereftir, haysiyettir.

Nitekim, kurucu liderimiz M. Kemal Atatürk, İzmir İktisat Kongresinin açılış konuşmasında:

Efendiler, tarih, milletlerin yükselme ve düşmesi sebeblerini ararken birçok siyasi, askeri, sosyal nedenler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok, bütün bu nedenler, sosyal olaylarla etkilidir. Fakat bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselmesiyle, düşmesiyle ilgili ve ilişkili olan milletin ekonomisidir. Tarihin ve tecrübenin belirlediği bu gerçek, bizim milli hayatımızda ve milli tarihimizde de tamamen görülmüştür. Gerçekten Türk tarihi araştırılırsa bütün yükselme ve düşme sebeplerinin bir iktisat meselesinden birşey olmadığı anlaşılır. Sözleri ile bu konunun ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.

Turkcell’in , 7 kişiye kişiye eriştiği sosyal medya içeriklerimle ilgili benimle tek bir iletişim dahi kurmamışken ortalığı yangın yerine çevirmesinin nedeni de iktisadi bağımsızlığımız için nasıl bir tehdit olduğunun ortaya çıkmasından korkusunadır. Bu nedenle Türkcell’in amacı kamuoyunun bilgi edinme hakkının engellenmesini sağlayarak kamuoyu vicdanının yaşanan bu iğrenç olayların takipçisi olmasını engellemek ve olayın üstünü kapatarak beni sessizce yok etmek amaçlıdır.

Özetlemek gerekirse:

23 Kasım 2022'de Türkcell Marmara Bölge Müdürü ile telefonla konuşmaya başlamışım. Öncesinde onlarca defa Türkcell Müşteri Hizmetlerini aramışım. Defalarca şikayet bırakmışım. Hiç birisine geri dönüş yapılmamış. Defalarca Türkcell çağrı merkezine ve Türkcell Marmara Bölge Müdürüne, ülkenize karşı bu yaptıklarınızı yapmaktan vazgeçin. Karşımızda olmayın, yanımızda olun diyerek uyarılarda ve şikayetlerde bulunmuşum. Yaşadığım işkenceyi Türkcell çağrı merkezine ihbar etmişim. 15 Aralık 2022'de daha sonra Davacı Türkcell ile organik bağı olduğunu öğrendiğim Av. N. Ç.’den yardım istemişim.

27 Aralık 2022'de Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğünü aramış ve ihbarda bulunmuşum.

29 Aralık 2022'de Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunmuşum.

29–30 Aralık 2022'de bu tarihlerde İçişleri Bakanı olarak görev yapan S. S.’yu özel cep telefonundan aramış ve yardım istemişim. Devamında Bilişim Teknolojileri Kurumu, Ak Parti Çağrı merkezini arayıp yardım istemişim.

Bu sürede Vatan Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlar Kolluk birimlerine savcılığa defalarca gitmişim.

CİMER’e defalarca şikayette bulunmuşum. Karakollardan yardım istemişim. Ve bu sürenin tamamında şirketlerim batırılmış, yatırım almam engellenmiş ve işkence ve eziyete maruz kalmışım. Aylar sonra da Devlete ve Yargı mensuplarına sitem etmişim.

“Devletin savcısını vatan hainliği ile suçlamayacağım elbette. Demek ki kafası basmıyor. Beceriksiz demek ki.” Cümlesinden de anlaşılabileceği gibi Devletin Savcısına husumet beslememişim, bu teknoloji işlerine kafasının basmadığını, beceriksizliğini ağır şekilde eleştirmişim.

Tüm bu yaşadıklarımdan sonra da yazmış olduğum tek bir sosyal medya içeriğinden de devlete ve yargı mensuplarına karşı husumet beslediğim iddiasını çıkarmak hakikaten hadsizliğin, vatana ihanetin, kokuşmuşluğun en net örneğidir. Davacı beni, her türlü işkenceye, her türlü ölüm tehtidi, şantaj, damgalama, yalnızlaştırma, itibar suikasti ve komployla, mensubu olmaktan gurur duyduğum şerefli Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti ile karşı karşıya getirmeye çalışarak, hem ihanetinin delillerini hem de beni yok etmeye çalışıyor.

1. Davacının 10 Mayıs tarihinde açılan dava dosyası için 23 Mayıs saat 21:38’de Duruşma yapılmıştır. İlgili duruşma ile ilgili hiçbir şekilde tebligat yapılmamıştır. Duruşma gizli saklı yapılmıştır.

2. Habersizce yapılan bu duruşmada tensip zaptı tutulmuş ve ilgili duruşmanın ne için yapıldığı açıkça hakim B. M.’in kararlarından anlaşılmaktadır. İlgili Duruşmada alınan kararlardan bazıları aşağıda ki gibidir:

ç.) Davetiyenin tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları ve başka yerden

getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği,

HMK’nın 317/2. Maddesi uyarınca davacı tarafın cevaba cevap ve davalı tarafın ikinci

cevap dilekçesi veremeyeceklerine, Davalı tarafın esasa ilişkin cevap dilekçesini ve tüm delillerini, dava dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren HMK’nun 317/2. maddesi uyrınca iki hafta içinde mahkememize sunması gerektiğinin veya bu süre içinde iki haftayı geçmemek üzere ek süre talep edilerek ek süre talebinin kabulü halinde kararda belirtilen süre içinde ibraz etmesine, cevap dilekçesinin sunulmaması halinde HMK’nun 128 (1) maddesi uyarınca cevap dilekçesinde ileri sürülmeyen ilk itirazların cevap süresi dolmamış olsa bile ileri sürülemeyeceğine, şeklinde kararlar yazmış ve Tensip Zaptı olarak tebliğ edilmesine karar verilmiş.

3. İlgili Tensip Zaptında alınan kararlar 23 Mayıs saat 21:38' akşamında ki gizli duruşmada alınmış olmasına rağmen tensip zaptında dava tarihi 10 Mayıs olarak yazılıyor. Haksız Rekabet davası ise Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) olarak değiştiriliyor.

4. Tensip zaptının adresi de yöneticisi olduğum BOSD YAZILIM A.Ş.’nin yasal tebligat adresine gönderiliyor. Yani benim yasal adresime gönderilmiyor.

5. Aynı Tensip zaptında BOSD YAZILIM’ın tebligat adresi yazılıyorken diğer yandan da vergi mükellefi olup olmadığımın sorgulanması için İstanbul Ticaret Odası, Vergi Dairesi gibi yerlere yazı gönderiliyor. 5000 TL üzerinde fatura kestiğimde düzenlenmesi gereken BA/BS formu dahi isteniyor.

6. 23 Mayıs tarihli Tensip Zaptına Davacı Türkcell, Uyap’da ana dilekçenin yerine konulmuş ve sanki ana dilekçeymiş gibi gösterilmiş olan 10 Mayıs tarihli dilekçe ile cevap veriliyor. Bu cevap dilekçesi 3 Haziran tarihinde yazılmış bir dilekçedir. Ama üzerinde 10 Mayıs yazıyor ve UYAP sistemine eklendiği tarih de 10 Mayıs olarak görünüyor.

7. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü, 24/05/2023 tarihinde 11 Mayıs tarih ve 2023 / 325 esas sayılı hakimlik talebine cevap göndermiştir. Yani 23 Mayıs Akşamı alınan kararın tensip zaptının hazırlanmasından 1 gün sonra. Ama talep tarihine 11 Mayıs tarihini yazarak.

8. Büyükçekmece Vergi Dairesinden gönderilen evrakın sorgulanma tarihi ise 2 Mayıs 2023’dür. Dosyanın açılma tarihi 10 Mayıstan 8 gün ve cevabın konusu kararların yazıldığı tarih olan 23 Mayıs tarihinden 21 gün önce.

9. Bergama Vergi Dairesi talebe konu tensip zaptına cevabını 18 Mayıs 2023’de eklemiştir. Zaptın tutulduğu mahkeme kararından 5 gün önce.

10.

İzmir Vergi dairesi talebe konu tensip zaptına cevabını 16 Mayıs 2023 tarihinde uyap sistemine girmiştir. 23 Mayıs tarihinden 7 gün önce.

11.

Noterden mahkeme dosyasına eklenen şirketime ait defter kayıt sorgularının sorgulanma tarihi 23 Mayıs sabah 09:52'dir. Yani 23 Mayıs Akşamı 21:58'de yapılacak duruşmada hazırlanacak tensip zaptının sabahında.

Kısaca davacı Türkcell 2 Mayıs tarihinde bir mahkeme kararı elinde yokken Devlet kurumlarından ve Noterden şirketimle ilgili bir takım belgeleri ve bilgileri alıyor, 10 Mayıs tarihinde 15:00 civarlarında dava dilekçesini yazıyor, davanın ilk duruşması 10 Mayıs tarihinde görülüyor, duruşmada ki tensip zaptına 10 Mayıs tarihinde cevap veriyor. 10 Mayıs tarihinde yapıldığı söylenen tensip zaptına da 11 Mayıs tarihinde resmi kurumlar cevap veriyor. Haksız Rekabet Davası, tazminat davası oluyor. Yani böyle olmuyor da öyleymiş gibi gösteriliyor. İçerisinde bol miktarda evrak üzerinde usülsüzlük, şirket bilgilerine izinsiz erişim, manipülasyon olan yukarıda ki 11 madde ise sadece Türkcell’in kendi açmış olduğu Haksız Rekabet davasında yapmış olduğu hukuksuzluklardır.

Tekrar söylüyorum, Türkcell’in bana açmış olduğu Haksız Rekabet davasında yapmış olduğu hukuksuzluklar. Türkcell’in sadece bu dava için yapmış olduğu kanun dışılıklar bile Türkcell’in bir ihanet şebekesi olduğunu apaçık gösteriyor. Yaptıkları eziyet, işkence, manipülasyon, ölüm tehditleri, şantajların tamamını buraya yazmaya kalksam yüzlerce sayfalık bir romandan daha az yer kaplamayacaktır. O yüzden hakimlik makamının vicdanına hitaben bir kaç şey daha yazıp daha fazlasını yazmayacağım. Aşağıda E-Devlet üzerinden CİMER’e yapmış olduğum 4 başvurudan 2 tanesini yazıyorum.

08/04/2023 tarihinde 2302970146 no ile CİMER’e

Merhaba, yaklaşık 1.5 senedir global bir şirket tarafından ağır psikolojik şiddete maruz kalmaktayım. Savcılıkta dosyam olmama rağmen ve savcıya durumu anlatmama rağmen bilgisayarım ve telefonuma saldırılar durmaksızın devam ediyor. Psikolojik olarak iyi değilim. Bir organize terör örgütü savcısının ifademi almasını istiyorum. Bildiklerimi tüm cihazlarım izlendiği için bilgisayara yazamıyorum. Oldukça yorgunum. İnternet hattımın sürekli biçimde takip edilmesini ve denetlenmesini log kayıtlarının tutulmasını istiyorum. 0501 … 1917 16/04/2023 tarihinde 2303152235 no ile CİMER’e

Mesele devletin bekasıdır. Telefonum whatsapp görüşmelerim, tüm dijital iletişimim izleniyor. Gelen aramalarım engelleniyor. A. adlı şirket bilgi vermekten kaçıyor. Lütfen telefon numaram ve numara sahibine ait kayıtlı tüm adsl hattını numara sahibinin ikamet ettiği binada oturan tüm kişi ve dairelerin telefon ve DSL ip adresleri ve ip traceroute adreslerini inceleyin. Beni lütfen istihbarat teşkilatınız araştırsın.

Bu başvurularıma verilen cevaplar ise Savcılığa başvurmam gerektiği yönünde. 29 Aralık 2022'den bu yana savcılıkla ilgili de neler olduğunu yazayım.

29/12/2022 Tarihinde savcılığa verdiğim dilekçe de 07.05.2022 tarihinden itibaren başıma gelenleri yazabildiğim kadar yazdım. Bu dilekçeyi Bakırköy’de Av. N. Ç.’nin yönlendirmesi ile yazdım.

29/12/2022'de müraacat savcısı durumun aciliyetini anladı ve iddiaların, somutlaştırılması için -İVEDİ- olarak Vatan Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlar Kolluk Kuvvetlerine emir yazdı. O gün eğer emri yerine getirmezlerse kolluk birimlerinin kendisini aramasını da bana söyledi. Siber Suçlar kolluk kuvvetlerine gittiğimde “işleri olduğu gerekçesi” ile hiç bir şey yapılmadı, çok daha kötüsü saatlerce ısrarla bu konunun önemini ve savcılığı aramalarını istememe rağmen kötü muamele gördüm. Kendilerinden bir yazı istedim. “İşleri daha çok zorlaştırmamam gerektiği” söylendi. Eve gönderildim.

07/01/2023 tarihinde bir kaç saat önce satın aldığım bilgisayarıma yapılan saldırının kayıtlarını belgeleyemediğim için bilgisayarımla Bağcılar Polis Karakoluna gittim. Ekranın video kayıtlarının alınmasını istediğimi söyledim. Komiser yardımcısı Muhammed bey, kendi cep telefonu ile bilgisayarımın ekranını ve verilerin nasıl silindiğini kaydetti. Polis merkezinde ki bir bilgisayardan bu videoyu CD’ye çekti. İfademi aldı. Bu ifademin dosyada kaydını bulamadım. Daha sonra Tutanak kayıtlarında 2023/77 suç numarasıyla tahkikatı yürütülen konu ile ilgili benim Polis merkezine TESLİM ETMİŞ OLDUĞUM CD içeriği incelendiğinde konunun uzmanlık alanı dışında olduğunu anlaşmışlar, söz konusu görüntülerde ki ibarelerin bilirkişi tarafından incelenmesine dair CD izleme tutanağı tanzip edilerek imza altında almışlar. CD İzleme Tutanağını okuduğunuzda 07/01/2023 sabah saat 05:20'de elimde ki CD’yi polis karakoluna götürüp izlettiğim gibi bir algı yaratılıyor.

04/04/2023 tarihli savcılık yazısında Siber Suçlar Kolluk Kuvvetlerine 29/12/2022 gün ve 2022/146608 sayılı yazıya istinaden araştırmaya dair yapılanlar konusunda bilgi isteniyor. Siber Suçlar Kolluk Kuvvetleri, soruşturma için daha fazla bilgiye ihtiyaçları olduğunu telefonumu aradıklarını ve servis dışı olmasından dolayı ulaşamadıkları için delil elde edemediklerine dair cevap yazıyor.

01/06/2023 tarihinde Savcılık, Suç Tarihi ve Yerini 06/01/2023 Bağcılar olarak değiştirerek bana ulaşılamadığını ve cihazlarımı teslim etmediğimi bu hali ile delil etme imkanı bulunmadığı, benim soyut beyanlarım dışında kamu davasını haklı kılacak nitelikte ve yeterlilikte delil elde edilemediğini tüm evrak kapsamından anlamış ve KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA dair karar vermiş.

29/12/2022'de 06/01/2023 işlenecek bir suç için şikayet etmiş olamam. Daha önce de defalarca gittiğim ve 13–14–15 Mayıs tarihlerinde hukuksuzca tutuklanarak, Türkcell hakkında ki delillerimin alınmadığı, 15 Mayıs Tarihinde karakolda fiziksel şiddete maruz kaldığım, aynı şekilde savcılığa da defalarca gittiğim ve işkence gördüğümü söylemiş olmama rağmen bu karar alındı.

Karara itiraz ettim ve başka bir savcılık şikayeti daha açtım bu dilekçemde avukat atanmasını istedim. Takipsizlik kararı verilen dosya ile birleştirildi. Bugün geldiğimiz noktada, ben davalara cevap veremiyorum. Her seferinde bilgisayar satın alıyorum ve bilgisayarımı kullanamıyorum. Delillerimi güvenli bir şekilde “gözetim altında” olmadan toplayamıyorum. Toplasam da güvenliğini sağlayamıyorum. Avukat bulamıyorum. Görüştüğüm avukatlar bir şekilde görüşmeyi iptal ediyor ya da görüşmeyi kesiyor. Tablet üzerinden konum sorgusu yaptığım İP Adreslerinden Eyüp Sultan Mezarlığı, Şişli Rum Mezarlığı, Pendik Mezarlığı gibi yerlerin konumları çıkarılarak ve çeşitli şekillerde ölümle tehdit ediliyorum telefon ve e-maillerden şantajla tehdit ediliyorum. Çeşitli sosyal medya içerikleri ile dijital ghaslighting ile intihara sürükleniyorum, devlet hastanesine gittiğimde yıllar önce kapanan şirketimin bağkuru nedeni ile tedavi göremiyorum, çalışamıyorum ve açlıkla sindirilmeye yola getirilmeye çalışıyorum.

TALEPLER

1.Can ve Mal güvenliğimin yeniden tesisi için hızla gerekli önlemlerin alınmasını ve yaşadığım eziyet ve işkencenin sonlandırılması için acil kamu davası açılması hukuki zarurettir.

Anayamızın 17 Md.

Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. … kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.

Ayayasamızın 35. Md.

Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Anayasamızın 36. Md.

Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Anayasamızın 40 Md. Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. denilmektedir.

Serbest piyasa ekonomisinde faaliyette bulunan teşebbüsler piyasada yer edinebilmek veya bir üst konuma erişebilmek için diğer teşebbüslerle birlikte bir yarışa dahil olurlar. Ancak bu süreç, tüm teşebbüslerin eşit şartlarda yarışabileceği bir oyun alanı olmadığında, sürecin işleyebileceği şekilde yeniden düzenlenmesi gerekliliği hasıl olur. Teşebbüsler birbirine zarar

vermekten öte, düzenin kendisine zarar verir veya bu düzenin yok olmasına sebeb oluyorsa kamu hukuku devreye girer.

Anayasamızın 167. maddesinde de devlete, rekabetin korunmasına yönelik para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemesini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alma piyasalarda fiilen veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önleme görev ve yetkisi verilmiştir.

Ortaya koyduğum iddialar nedeni ile devletimizin olağanüstü hal ilan etmesi ve özel yetkili savcılarla bu işin üzerine sonuna kadar gitmesi gerekir. Davanın kamu güvenliğini ve rekabet ortamını önemli ölçüde etkileme olasılığının güçlü kanıtlara dayanması gerekliliği ile bir kamu davasının açılmasını istiyor, davacı Türkcell’in ilgili şirketle aralarında ki görünmez bağların bilirkişilerle araştırılmasını ve Rekabet Kurumunun ve Sermaye Piyasaları Kurumunun da davaya müdahil olmasını talep ediyorum.

Bugün ölümle tehdit edilirken, şantajla tehdit edilirken, mahkeme evrakları tahrip ediliyorken, Türkcell’in hiç bir iddiaya yanıt vermeden ABD / DELAWARE’de kurulu Health Monde INC. şirketim elimden alınarak Mülkiyet hakkım elimden alınmışken, ilgili şirketin yönetilmesi için gereken SMS Doğrulama şifrelerinin ise Türkcell’in elinden geçiyorken aylardır bir kamu davasının açılmamış olması ve mağduriyetimin giderilmesi yerine her türlü baskı ve sindirme politikasının üstümde uygulanıyor olması içler acısıdır.

2.İletişimimin gizliliğinin sağlanarak, teknolojik cihazlarıma yapılan saldırıların ortadan kaldırılması için aktif önlemler alınması hukuki bir zarurettir.

Anayasamızın 20. Md.

Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatının gizliliğine dokunulamaz

Anayasamızın 22. Md.

Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Her konuştuğum avukatın bir anda görüşmekten vazgeçmesi, Linkedin hesabımın aylardır kapalı tutulması, telefonlarımın dinlenmesi, Türkcell’in BOSD Yazılım A.Ş.’nin ıslak imza zorunluluğu olmasına rağmen, telefonlarda ki gizli arama ve sms yönlendirmelerini fark etmemi önlemek için şirket

yetkili numarasını şirketi ait olmayan bir telefon numarası ile değiştirmesi bile açıkça bu ihlalin boyutlarını ortaya sermektedir. Bugün aynı şekilde, 78.188… numaralı sabit ip adresimi takip ederek dilekçeleri dahi görebiliyor, 0501 … 1917 numaralı yeni aldığım telefon numarasını da dinlemeye devam ediyor. Tabletimin arkasında 68.87… numaralı IP adresinden de gizlice izlemeye devam ediyor. Aylar öncesinde faturasını ödeyemediğim için iptal edilen 0538 250 57 10 , 0538 250 57 17 numaralı GSM hatlarının iptal edildikten sonra yeniden aktif edilerek Whatsapp uygulamasının başka bir yerden açıldığını da gördüm.

Whatsapp üzerinde Türkcell Marmara Bölge Müdürünün savcılığa başvurun Onur Bey tarzı ve E-sim kayıtlarının bulunduğu onlarca mesajlaşmayı silmiştir. 176.235.107.0/24 ve 212.252…0/24 Ip Bloğu neden bilgisayarımda ki ip adresleri ile bağlantılıdır ve neden yurt dışında ki şirketlere canlı upstream downstream yayınları yapmaktadır? Elbette diğer taraftan 91.192….4 ve 107…0/24 S. Enerji A.Ş.’ye ip adresleri ile de ne yayını yapmaktadır ? Aylardır telefon ve tabletim üzerinden açıkça stream yayın yapıldığı görülmektedir. Anayasamızın 20 ve 22 maddeleri açıkça ihlal edilmekle, kalmıyor, aynı zamanda Türkcell bu yayınlarda ki dilekçelerime ve araştırmalarına göre, telefon görüşmelerime görede yeni sindirme ve işkencelerini yürürlüğe almaktadır.

3.Türkcell’in kamu iktisadi işletmesi olmasından dolayı çeşitli kamu kuruluşlarından keyfi şekilde bilgi topladığı ve edindiği bilgiler ve resmi evraklar üzerinde tahribatlar yaptığı açıkça ortadadır. Silahların eşitliği ilkesi ve adil yargılanma hakkımın sağlanmasını sağlayacak her türlü önlemle birlikte davanın kamuoyuna duyurulmasını ve Türkcell’in yaşanan tüm süreçle ilgili KAP’a bilgilendirme yapmasının sağlanmasını ve kamuoyu vicdanının davanın takipçisi olmasının sağlanmasını sağlamak hukuki bir zaruret olmuştur. Türkcell’in kamu iktisadi teşebbüsü olması nedeni ile yargı mensubu kişilerin ve kolluk kuvvetlerinin yapılanları ortaya çıkarmasını engellemeye yönelik müdahaleleri yüzünden aylardır yaşadığım bu işkence ve eziyetin durmamış olması ortadadır. Kamuoyu vicdanının ilgili davalar üzerinde adaletin tecellisi konusunda etkili olacağı açıktır.

Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içerisinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.

(Anasaya Md. 38 Adil Yargılanma Hakkı) 31362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun Kamunun aydınlatılmasında özel durumlar başlığı altında yer alan SPK Madde 15. (1) Sermaye piyasası araçlarının değerini, fiyatını veya yatırımcıların yatırım kararlarını etkileyebilecek nitelikteki bilgi, olay ve gelişmeler, ihraççılarca veya ilgili taraflarca kamuya açıklanır. 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 15'inci maddesi ile II-15.1 Sayılı özel durumlar tebliğinin 9. Maddesinde İhraççılar hakkında sermaye piyasası araçlarının değerini, fiyatını veya yatırımcıların yatırım kararlarını etkileyebilecek öneme sahip, basın-yayın organları veya diğer iletişim yollarıyla kamuya duyurulan veya daha önce kamuya duyurulmuş bilgilerden farklı içerikte ki haber ve ya söylentilerin varlığı halinde bunların doğru veya yeterli olup olmadığı konusunda tebliğde belirtilen esaslar çerçevesinde ihraççılar tarafından kamuya açıklama yapılması zorunludur. Söz konusu yükümlülük, Kurul veya ilgili borsa tarafından herhangi bir uyarı, bildirim veya talep beklemeksizin yerine getirilir denmektedir. Açıktır ki Türkcell, şirketlerimin milyarlarca dolarlık zararının tazmin yükünü Ağır Hakim Kusurlarına mal ederek, bu zararın faturasını kendi üzerinden atarak devletimizin sırtına yüklemeye çalışmaktadır. Yargımızın vereceği kararlar, milyarlarca dolarlık zararın Türk Milletinin sırtına yüklenmesine neden olabilir, keza yukarıda ki resmi kurumların ve duruşma dosyalarının tahrip edilmesi de bu ihtimalin neredeyse gerçekleşmesine neden olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu dava , vergisini ödeyen her türk vatandaşını da artık yakından ilgilendirmektedir ve kamuoyunun her davayı yakından takip etmesi ve denetlemesi önemlidir. Kaldı ki Türkcell 1 yıldır kamuya açıklaması gereken bilgileri açıklamayarak zaten suç işliyor.

5.Davanın hakimi B. M.’in ağır kusur içeren eylemleri nedeni ile davanın tarasızlığına gölge düşmüştür.

HMK Md. 46/1:

Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,

HMK Md. 46/1(d)

Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması maddeleri ile hakimlerin ağır kusur işlemiş olmaları ve bu ağır kusurlu haller nedeni ile devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.

TCK Md — 204

(1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Uyap üzerinde ki belgelerin ve keza resmi kurumlardan gönderilmiş olan belgelerin tahrip edilmiş olması, 23 Mayıs 21:38'de hiç bir bildirim olmadan tensip zaptı hazırlanması, Tenzip Zaptı üzerinde ki tarihin 10 Mayıs olması bir yana, davacı Türkcell’in ilgili tenzip zaptına verdiği cevap dilekçesinin 10 Mayıs gibi gösterilmesi ve hakimlik makamının ilgili dilekçeyi kabul etmesi, UYAP üzerinde ana dava dilekçesinin silinmesi ve davanın Haksız Rekabet davasından Tazminat (Haksız Rekabetten kaynaklanan) şeklinde değiştirilmesi Hakim Birsel Mert’in davada tarafsızlığını kaybettiğini açıkça göstermektedir.

Bu nedenle HMK 38. maddesi uyarınca dosyada görevli Hakim B.M.’in reddini talep ettiğimi bildirir, talebimin kabulüne ve dava için bir başka hakim görevlendirilmesine karar verilmesini saygılarımla arz ederim.

Saygılarımla

Onur Durmuşoğlu

--

--